Bugün sizlerle Lise 2. sınıfta elde Antep işi iğnelerini kullanarak yaptığım ve halen hatıra olarak sakladığım bluzumu ve ayrıca Antep İşi ile ilgili netten okuduğum bir öyküyü paylaştım sağlıkla kalın...
Antep işi; teli çekilebilen kumaşlara uygulanan, iplikleri sayılıp bazıları kesilerek üzerine çeşitli ajurların işlendiği ve motif kenarlarının susmalarla zenginleştirildiği işleme türüdür. İpek, krep, patiska, keten v.b kumaşların üzerine ipek ipliklerle işlenen nakışlar zorlu bir süreçten sonra ortaya çıkar.
Antep işi nakışın çıkış noktası özellikle kırsal bölgelerde yaşayan genç kız ve damat kıyafetlerinin süslenmeleri olmuştur. Genç kızların geceliklerinin göğüs kısımlarını, terlik adı verilen başlıklarını, elbise ve etek uçlarını, ayrıca eşlerinin ceket cebi veya mendilini süslemek amacıyla işlemeye başladıkları nakışlar zamanla çeşitli örtülere yayılmıştır.
Antep işi nakışın ilk kez köylerde gelin ve damat kıyafetlerinin süslenmesinde kullanıldığı rivayet edilmektedir. Buna ilişkin bir öykü şu şekildedir:
1850'li yıllarda Gaziantep'in köylerinde evlenecek erkekler, nişanlıları tarafından dikilen bir zıbını (Elbise) evliliklerinin ilk günlerinde, el öpmelerde ve bayramlarda giymektedir. Uzunca bir zıbın ile şalvardan oluşan damat takımı hazin bir öykünün tanığıdır. Tılfar köyünde Hamide adlı genç kız amcasının oğlu Hasan ile nişanlanır. Genç kız, çeyiz olarak hazırladığı pamuk ipliğinden elle dokunmuş kalın bir kumaştan diktiği elbisenin eteği ile kollarını ve ayrıca şalvarın ayak uçlarını Antep işi antika, çitime ve ciğerdeldi ajurlar, susma ve muşa bakla süslemiştir. Elbiseyi düğüne yetiştirmeye çalışan Hamide nakışları tamamlayamadan 1892 Yemen Savaşı nedeniyle nişanlısı askere alınır. 10-15 yıl askerliğin yapıldığı o dönemlerde Yemen'e gidenlerin büyük bölümü dönememektedir. Nitekim Hamide'nin nişanlısı Hasan da katıldığı bir savaşta şehit düşer.
Nişanlısının ölüm haberini alan Hamide, zıbının yaka işlemesini yarım bırakır ve acı bir hatıranın göstergesi olarak sandığına kaldırır. Ölünceye kadar sakladığı elbisenin satılmamasını vasiyet eder. Söz konusu elbise 1892 yılından günümüze kadar Tılfarlıoğlu ailesi tarafından korunmuştur.
Antep işi nakışın çıkış noktası özellikle kırsal bölgelerde yaşayan genç kız ve damat kıyafetlerinin süslenmeleri olmuştur. Genç kızların geceliklerinin göğüs kısımlarını, terlik adı verilen başlıklarını, elbise ve etek uçlarını, ayrıca eşlerinin ceket cebi veya mendilini süslemek amacıyla işlemeye başladıkları nakışlar zamanla çeşitli örtülere yayılmıştır.
Antep işi nakışın ilk kez köylerde gelin ve damat kıyafetlerinin süslenmesinde kullanıldığı rivayet edilmektedir. Buna ilişkin bir öykü şu şekildedir:
1850'li yıllarda Gaziantep'in köylerinde evlenecek erkekler, nişanlıları tarafından dikilen bir zıbını (Elbise) evliliklerinin ilk günlerinde, el öpmelerde ve bayramlarda giymektedir. Uzunca bir zıbın ile şalvardan oluşan damat takımı hazin bir öykünün tanığıdır. Tılfar köyünde Hamide adlı genç kız amcasının oğlu Hasan ile nişanlanır. Genç kız, çeyiz olarak hazırladığı pamuk ipliğinden elle dokunmuş kalın bir kumaştan diktiği elbisenin eteği ile kollarını ve ayrıca şalvarın ayak uçlarını Antep işi antika, çitime ve ciğerdeldi ajurlar, susma ve muşa bakla süslemiştir. Elbiseyi düğüne yetiştirmeye çalışan Hamide nakışları tamamlayamadan 1892 Yemen Savaşı nedeniyle nişanlısı askere alınır. 10-15 yıl askerliğin yapıldığı o dönemlerde Yemen'e gidenlerin büyük bölümü dönememektedir. Nitekim Hamide'nin nişanlısı Hasan da katıldığı bir savaşta şehit düşer.
Nişanlısının ölüm haberini alan Hamide, zıbının yaka işlemesini yarım bırakır ve acı bir hatıranın göstergesi olarak sandığına kaldırır. Ölünceye kadar sakladığı elbisenin satılmamasını vasiyet eder. Söz konusu elbise 1892 yılından günümüze kadar Tılfarlıoğlu ailesi tarafından korunmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yapmış olduğunuz yorumlardan dolayı çok teşekkür ederim.