20 Ocak 2017 Cuma

KUM İĞNESİ AYAKKABI ÇANTASI

Abdullah ibn Mes’ûd, Hz. Muhammed’e (a.s), kiminle beraber bulunması, kime hizmet etmesi gerektiğini sorunca Hz. Muhammed, üç kez “Annen’e” dedikten sonra, “Baban’ a”, demiştir. Annemizin babamızın hakkını hiç bir  şeyle ödeyemeyiz. Onlara layık hayırlı evlat olmayı Yüce Mevla'm hepimize nasip etsin. Hayırlı Cumalar...
 
Eskiden Koltuk Kırlentleri çok modaydı genç kızların  çeyizinde çeşitli  işlerle yapılmış  (Dantel , Saten üzerine el ve Makine Nakışları v.b.)    koltuk kırlentleri bulunurdu. Şimdi ise koltuk takımlarının kendi kırlentleri  olduğu için artık pek fazla kullanılmıyor. Düşündüm bir şeyler yaparak nasıl  değerlendirebilirim.Aklıma gelenler Ayakkabı Çantası, Hediye  koymak  için  Havlu Kesesi  Elişi  Çantası olarak değerlendirebilirim dedim ve  Lise 1. Sınıfta Makine Nakışları dersinde yaptığım Kum İğnesi Kordon işi karışık  Koltuk  kırlentini  ayakkabı çantası  yaptım. Kurdele ve  tahta boncukla da süsledim gezmeye giderken ayakkabı veya terliklerimi içine koyuyorum  çok  severekte kullanıyorum değerlendirmek isteyenlere kolay gelsin.   
 
 
 

13 Ocak 2017 Cuma

MARAŞ İŞİ GÖZLÜK KABI

 
Hayırlı Cumalar Çok Kıymetli Takipçilerim... 
Resulullah efendimiz, evine gelen küçük çocukları sevip başlarını okşar, evin içinde oynamalarına da izin verirdi. Enes bin Malik hazretleri anlatır:
Resulullah, çocuklara karşı da insanların en şefkatlisi idi. Oğlu İbrahim’in süt annesi, Medine’nin bir kenarında otururdu. Kadının kocası demirci idi. Resulullah ile bu eve sık sık giderdik. Varınca demircinin dumanla dolmuş evine girer, çocuğu kucaklar, öper ve bir müddet sonra dönerdi. Bir torunu ve kendi oğlu İbrahim ölünce de ağlamış, (Şefkatimden ağlıyorum. Allahü teâlâ ancak merhametli olana rahmet  eder) buyurmuştur.(Netten Alıntı )
  Çok yakın akrabamın komşusu beni ve akrabalarımızdan birkaç kişiyi  evine davet etti bizlerde davete icabet etmemiz gerektiğinden gittik oturduk sohbet muhabbet esnasında ev sahibi ben çocukları sevmiyorum demesi üzerine  bir akrabamız kız çocuklarını mı ,erkek çocuklarını mı sevmiyorsun diye sorduğunda kız erkek fark etmiyor ben çocukları  sevmiyorum  deyince komşusu olan  akrabamız  geçenlerde sana gelen misafirin çocuğu biraz hareketlendi diye   nasıl gözlerini ağarttın  çocuk neye uğradığını şaşırdı  çocuk olduğu yerde kala kaldı ney seki annesi görmedi   inşallah annesine söylememiştir demesi üzerine   benim oğlumda içlerinde  çocuklar  halının üzerinde   birbirleriyle gülüşüp oynuyorlardı  ben şaşkınlık içinde konuşulanları dinliyorum birde  yavrularımızın  birbirleriyle söyleşip   gülüşmeleri, yüzlerindeki o saf ve temiz mutluluklarına   bakıyorum  bu durum    beni o kadar çok etkiledi ki yapı itibariyle çok hassas bir insan olduğum için    ister istemez elimde olmadan yüzüme  yansımış   yanımda oturan akrabam Sibel çok üzüldün her halde hiç canını sıkma herkes kendisine yakışanı yapar demesi bana biraz teselli verdi .Yüce Mevla'm Çocuklara, Yaşlılara, Hastalara, Kimsesizlere  merhamet eden güzel düşünen  güzel konuşan  kullarından etsin bizleri inşallah... 
Ben yine gideyim 1989-1990 lı   yıllara Lise 3. sınıfta yapmış olduğum  Elde  Maraş İşi Gözlük Kabı Maraş İşi bilip yapmak isteyenlere kolay gelsin. Bizleri Branşımızda yetiştirmek için çok çaba gösteren   Öğretmenimize Yüce Mevla'm  sağlıklı hayırlı uzun ömürler versin sağlıkla kalın...

9 Ocak 2017 Pazartesi

ANTEP İŞİ MASA ÖRTÜSÜ


Hayırlı günler çok Kıymetli  Takipçilerim..
Elde Antep İşi ne kadar zahmetli ve zaman alsa da güzel bir iş ortaya çıkınca çok mutlu oluyorsunuz. Masa Örtüsünü Lise 3. sınıfta yapmıştım. Antep işini bilip yapmak isteyenlere şimdiden kolay gelsin diyerek, netten okuduğum çok hoşuma giden Antep hikayesini sizlerle paylaşayım dedim sağlıkla kalın... 
Antepli Mustafa amcayla eşi Firdevs teyze denize giderler. Firdevs teyze ne var ne yok bavula doldurur. Tabi hamam tasını da unutmaz. Neyse bizim Firdevs teyze; -Aha mustafa ben gideyimde kuma biraz uzanayım der.
Mustafa amca:
-Ya hatun dikkat et kendine. Oranı buranı açma. -Yok daha neler. Gidip kirimi pisliğimi temizleyip geleyim der oradan uzaklaşır.
Firdevs teyze bakar ki cümle alem denize giriyor çantasından hamam tasını, yeşil sabunu çıkarıp denize girer. Bir sabun bir tas su, bir sabun bir tas su derken bakar ki millet bağırıyor.
-Kaçın... Kaçın diye Tabi bizim Firdevs teyzenin gözü sabunlu ya bakamıyor etrafa ancak gözünü bir açar ki bir tane köpek balığı.
Tabi bizim Antepli köpek balığından korkar mı?
Bizim Firdevs teyze gayet sakin bir şekilde hamam tasıyla köpek balığının kafasına bir tane vurur. Çek de git lânet yıkanıyoruz .

6 Ocak 2017 Cuma

ELDE ANTEP İŞİ BLUZ

Hayırlı Cumalar Çok Kıymetli Takipçilerim..
Bugün sizlerle Lise 2. sınıfta elde Antep işi iğnelerini  kullanarak  yaptığım ve halen hatıra olarak sakladığım bluzumu ve ayrıca  Antep İşi ile ilgili netten okuduğum bir öyküyü paylaştım sağlıkla kalın...
 

Antep işi; teli çekilebilen kumaşlara uygulanan, iplikleri sayılıp bazıları kesilerek üzerine çeşitli ajurların işlendiği ve motif kenarlarının susmalarla zenginleştirildiği işleme türüdür. İpek, krep, patiska, keten v.b kumaşların üzerine ipek ipliklerle işlenen nakışlar zorlu bir süreçten sonra ortaya çıkar.

Antep işi nakışın çıkış noktası özellikle kırsal bölgelerde yaşayan genç kız ve damat kıyafetlerinin süslenmeleri olmuştur. Genç kızların geceliklerinin göğüs kısımlarını, terlik adı verilen başlıklarını, elbise ve etek uçlarını, ayrıca eşlerinin ceket cebi veya mendilini süslemek amacıyla işlemeye başladıkları nakışlar zamanla çeşitli örtülere yayılmıştır.

Antep işi nakışın ilk kez köylerde gelin ve damat kıyafetlerinin süslenmesinde kullanıldığı rivayet edilmektedir. Buna ilişkin bir öykü şu şekildedir:

1850'li yıllarda Gaziantep'in köylerinde evlenecek erkekler, nişanlıları tarafından dikilen bir zıbını (Elbise) evliliklerinin ilk günlerinde, el öpmelerde ve bayramlarda giymektedir. Uzunca bir zıbın ile şalvardan oluşan damat takımı hazin bir öykünün tanığıdır. Tılfar köyünde Hamide adlı genç kız amcasının oğlu Hasan ile nişanlanır. Genç kız, çeyiz olarak hazırladığı pamuk ipliğinden elle dokunmuş kalın bir kumaştan diktiği elbisenin eteği ile kollarını ve ayrıca şalvarın ayak uçlarını Antep işi antika, çitime ve ciğerdeldi ajurlar, susma ve muşa bakla süslemiştir. Elbiseyi düğüne yetiştirmeye çalışan Hamide nakışları tamamlayamadan 1892 Yemen Savaşı nedeniyle nişanlısı askere alınır. 10-15 yıl askerliğin yapıldığı o dönemlerde Yemen'e gidenlerin büyük bölümü dönememektedir. Nitekim Hamide'nin nişanlısı Hasan da katıldığı bir savaşta şehit düşer.

Nişanlısının ölüm haberini alan Hamide, zıbının yaka işlemesini yarım bırakır ve acı bir hatıranın göstergesi olarak sandığına kaldırır. Ölünceye kadar sakladığı elbisenin satılmamasını vasiyet eder. Söz konusu elbise 1892 yılından günümüze kadar Tılfarlıoğlu ailesi tarafından korunmuştur.